Kertenkele Kuyruğu (Tefrika Öykü)



KERTENKELE KUYRUĞU



O eften püften videolardan bir tane daha izleyip bilgisayarı kapatacaktım. Bilgisayarı açmış facebookda gezinirken birden telefon çaldı.

        Telefonu pek bizimkiler sevmezdi. Bunun iki nedeni vardı.Öncelikle sesi tek başına yeterdi. Yan odalarda hatta diğer bloklardan telefon çalsa dahi bizim odadan duymanız mümkündü. Bunun yanı sıra bu odada o telefonu bulmak çok zordu. Köşede yığılmış ayakkabılar ve onlarla telefon üzerine köprü misali atılmış kirliler. Ulaşamazdınız telefona.

        Telefonu açtım arayan Kenandı.

-Oğlum hadi gelmeyecek misin bu gün başlıyoruz?

-Abi yatın uyuyun sacmalamayın ya bu diğerlerine benzemiyor. Başımızı belaya sokmayalım.

-Ya bi siktir git ne belası ya zaten bela olmuş adımız. Korktun mu yoksa süt oğlan?

-Evet korktum. Oğlum bunun korkmakla ne alakası var bak gerçekten bu kız yurdunda çıplak koşmaya benzemiyor. Yani bir farkeden olursa disiplini geçtim direk hapis yani.Hem bu kızlar yurdu olayından sonra bizlerin odalarına telefon bağlamıyorlar sanıyordum nasıl aradın beni?
-Haha koçum sen giderken geliyorduk biz. Telefonun arkasına bak bakalım.
-Ne yaptın çip mi taktın telefona? Abi bu ne daha yaratıcı olamadınız mı ? Plastik bardaklara ip bağlasaydınız? Tüm odalara kablo mu döşediniz?
-Oğlum bilmiyon konuşuyon. Bak bakalım o kablo nereye gidiyo?
-Nereye gitsin? Abi iyice mala bağladınız neden tv kutusuna gidiyor bu yab?
-Hehe Kenanı ne sandın oğlum oraya internette koyduk.Şimdi isteselerde bizim yaptığımızı yazdığımızı bulamazlar.Hem fena mı işte manita ile daha hızlı iletişeceksin.
-Afferim.E ne yapıyoruz şimdi?
-Ya bak şimdi yarın ders çıkışı kütüphanede salon 3 te toplanıyoruz. Yarın saat 3 te salon boşalacak. 4e kadar da temizlense biz dersten çıkıncaya tamamen boş olacak.
-Anahtarları nasıl halledeceksin kardişim?
-Anahtarların kopyası var zaten. Onu Tuğçe Fatma teyzeden muhabbet ayağına almış.Bu gün çoğalttırdım ama sabah erkenden Tuğçeye vericem ki o da tekrar aynı hesaptan yerine koysun.
-Kesin kararlısın yani. İllaha yapacaz. Oğlum senin kayışlar kopmuş. Neyse yatıyorum ben görüşürüz yarın ders çıkışı. Bide beni burdan arayacağına daha taşınır birşeyler yok mu ya?
-Sen gel hallederiz. Hadi yat yarın büyük gün.
-İyi bakalım harbiden büyük gün Gerizekalı.
       Kemal Elektrik- Elektronik okuyordu. Her yıl disipline gider ama kanıt olmadığından salınırdı. Yanlız en son kızlar yurdunda çıplak çekilen fotoğraflardan dolayı bu yıl geçen seneye çift dikişi atıyordu. Aslında sorunlu biri değildi ama mevcut düzende hatalar varsa bizimkisi illaha altını çizerdi. Bu son planı bu güne kadar yaptığı yani yapacağımız en büyük iş olacaktı. Bütün vukaatlarında yanındaydım diyebilirim. Ama hepsinde değil çünkü ben ondan 1 sene sonra gelmiştim. Yaşlarımız aynı olmasına rağmen o  öss ye girdiği yıl kazanmış Aslında zeki çocuk ama sevmiyor işte eksik düzeni. İlk tanıştığımızda sınav sonunda önümdeki dolu kağıdı kendi boş kağıdı ile değiştirmişti. O gün ne gündü. Tarih hocası farketmeden aynı kağıdın kopyasını yani kendi kağıdımın kopyasını 5 dakika sonra önümde gördüm. O günden bu güne geleceğimiz belliydi. Elindeki karbon kağıdına benzer kağıt ile 5 dakika içerisinde tüm kağıdımı kopyalamıştı hemde tahta kalemle yazılmışcasına doğal duruyordu. Ama ilk farkettiğimde daha çok saygı duymuştum çünkü kendi icadı sanmıştım. Meğersem onuda Mehmet yapmış. Çocuk Biyokimyadan iyi anlıyor hakkını vermek lazım. Bir bakteriyi eğitmek fikri zaten başlı başına bir olay.
      Bizim Kemalin Mehmet gibi bir çok bölümden arkadaşı vardır. Hepside kafa dengi adamlar. Zaten Kemali de bu kadar gizemli hırsız konumuna getiren çevresi. Her konuda danışabileceği, güvendiği birileri mutlak vardır. Ben mesela Diş Hekimliğinde güvendiği tek adamım. 2 yıl evvel Mehmetle tanıştırmıştı beni. O sene Kemalin bölümünün dekanına alkollü diş macunu hazırlamıştık birlikte.Yani alkollü dedimse sürdükçe süresin geliyor. Bembeyaz dünya .İşte Kemal ve hayatıma girişi böyleydi
       Telefonu kapatır kapatmaz üst kata kendi ranzama çıktım.Daha fazla o gözleri açık tutamayacaktım direk uykuya daldım.




Kertenkele Kuyruğu(Kuyruk Yanığı)

      Sabah derslere girdim. Öğleden sonrayı  dört gözle bekliyordum. Planlar karmaşık geliyordu bu kez. Öğlenden sonrada derslere girip çıktım ve büyük an gelmişti. Akşam saat yedi sularında ancak yola koyulmuştum. Bölüm derslerim anca bitiyordu. İçimde büyük bir heyecan vardı. Pek bir insana gözükmeden yurda uğrayıp eşyalarımı bıraktıktan sonra kütüphaneye doğru yola koyuldum. Kütüphanede salon 3 e yaklaşınca bir mesaj geldi cep telefonuma. .''Kimseye çaktırma, kapıyı zorlama direk içeriye gir'' yazıyordu  mesajda. Hemen kapıdan içeriye girdim. Büyük salonun ortasında bir projektörün ışığı ile aydınlanan insan yüzleri vardı. İçlerinden kenanı seçmek çok kolay oldu çünkü elinde bir fener ile talimatlar yağdırıyordu. Hepimize sıralara oturmamızı söyledi ve anlatmaya başladı. Ona göre basit ve kolay olan bir plandı bu. Elektrik mühendisleri hava durumunuda gözeterek tahmini gök gürültüsü ve yağmurun olacağı Pazartesi günü bağlantıları tam olarak bitirmiş olacaklar ve geriye sadece yağmur vakti ilgili butona kenanın basması kalacaktı. Herkes hayret ve büyük mutlulukla planı dinledi. Ayrıntılar konuşuldu talimatlar verildi. Herkesin ayrı bir görevi vardı. Televizyon bölümü öğrencileri olay yerinin yakınındaki hukuk bölümünde tam o cam önünde reportaj yapacaklardı. Kısacası herşey ayarlanmıştı reklam bile...
        Olay günü geldiğinde  çoktan düzenekler kurulmuş insanların zararını engelleyecek önlemler alınmış. Tüm protokoller Kenanın isteği doğrultusunda ayarlanmıştı. Önce akşam üstü yağmur çiseledi, Sonra artmaya başlayan yağmur ile  küçük şimşekler kendini gösterdi. Kenan vaktin geldiğini hissetmişti. Tam onunla kütüphanede salon 3 ten hukuk fakültesi önündeki dikili taşı kameradan izlerken, o bir anda butona bastı. Hepimiz uzaya mekik gönderircesine heyecanlanmıştık. Birden büyük bir gök gürültüsü ile bir şimşek belirdi ve dikili taş tamamen paramparça olmuştu. Kenan ve arkadaşları bunu görür görmez sevinçten yerlerinde zıplıyorlardı. Kısık sesli naralar atılıyordu. O akşam okulun arka duvarlarından herkes yurtlarına girdi. Birinci katlardaki diğer yandaşlar yardımcıydı. Ertesi sabah üniversite televizyonunda şans eseri olarak nitelendirilen facia başlıklı haber vuku buldu. Üniversitenin daha önce denetlediği bu dikili taşlardaki felaket tüm öğrencileri ve öğretmenleri tedirgin etmişti. Rektörlükten gelen açıklama ile bunun bir dikkatsizlik olduğunu kimsenin zarar görmediği açıklaması ile öğrenciler rahatladı olay esprilere vurulmaya başlandı. Üniversite televizyonu ayrıca başka bir haber vermişti o gün. Parçalanan dikili taşın altında durmadan hareket eden binlerce kertenkele kuyruğu. Çoğunluğunun kuyruğunu bırakıp kaçtığı bir sürü kertenkelenin evi olduğunu düşünüyorlardı o dikilitaşın. Ertesi hafta ise tüm bu heyecan dolu gün yerini sınavlara bırakmış ve herşey adeta unutulmuştu.




Kertenkele Kuyruğu(Kuyruk Kimin)

-Bak Kenan ben bilmiyorum nerden geldi o kertenkeleler ama bence bu soruyu senin adamlara soracaksın. Şu BESYO dan arkadaşların korumuyor muydu orayı?
-Ya sordum çocuklara bilmiyoruz dediler.
-Belki şimşek çakınca gelmeleri doğal birşeydir.?
-Ya onu da sordum bizim zooloji okuyanlara. Yok öyle birşey aksine soğuk kanlılar sıcak seviyor dediler. Hem ne bu toplu intahar mı ya?
-Bak bana sorma ozaman git kameralara bak filan benim ödevler var yapacak işim çok.
-İyi sende çalış çalış ne olacaksa... Kameralara da baktım ama nedense bir kaç saniyesi eksik görütülerin. Şimşek düşerken mi oldu artık bilmiyoruz bir kaç saniye kesilmiş kayıt.
-Tamam işte neyse olan olmuş hem amacına ulaştın ne istiyorsun ki daha?
-Tamam amacıma ulaştımda bir sürü kertenkele öldü. Biz cani miyiz dingil? Hem farkındaysan 1 hafta geçti üzerinden ama doğa olayı sanıyor herkes.
-Gerçekten kafa buluyorsun cani değilsinde ne demeye okulun ortasına şimşek düşürttürüyorsun ki?
-Oğlum niyetimi biliyorsun. Neden orası olduğuna gelincede oranın anlamı var benim için neyse hadi sen çalış ben yatıyorum.
-İyi hadi görüşürüz.

   Kenanın düzen dışında karşı koymaya çalıştığı başka birşey daha vardı. Her ne kadar uçarı gözükse de duyguları ile hareket ediyordu aslında. Onun kurallarına uymazsan seni ne hale sokacağını tahmin edemezdin.

   Sabah saat beş sularında odanın kapısı çaldı. Susuzluktan eğreti duran uykum nedeni ile  homurtuların arasında kapıyı ben açtım. Gelen iri bir çocuktu. Sabaha karşının verdiği körlüğün yanı sıra çocuğun suratına kadar (gözlerinide güneş gözlüğü ile ) kapatmasından dolayı kimdi nasıldı neye benziyordu hatırlamıyorum. Ben yarı uyur yarı uyanık bir haldeyken elime kağıt tutuşturmuştu ve kafama yavaşça eliyle vurup koşarak kolidorda kayboldu. ZZor zahmet elimde zarf ile ranzaya çıktım, zarfı yastığın altına tıktım ve uyudum. O gün ödevlerimi teslim etmem gerekiyordu. Sabah cep telefonumun alarmını 3 kez susturunca odadan acele ile çıkmam gerekmişti. Ğç defa odaya girip çıktım. her defasında birşeyleri unuttuğumu farkediyordum. En son girdiğimde birşey almamıştım ama birşeyleri unuttuğumu düşünüyordum sürekli. Fakülteye gider gitmez hemen sınıfa girip ödevlerin üzerinde son düzenlemeleri yapmaya koyuldum. Ödev tesliminin ardından kapıdan dekanın skereteri girdi ve beni dekanın üst katta beklediğini söyledi. Hocadan izin alarak dersten çıktım. Ellerimin kirini önlüğün iç yüzüne silerek dekanı ararken yangın çıkışında kenan duruyordu.
-Dekanı mı arıyorsun?
-Yok ebeni arıyorum sen gördün mü ebeni?
- gördümde geçmiş gün hatırlamıyorum şimdi.
-Oğlum ne alıp veremediğin var uğrasıyorsun benimle? Dekanı bulmam lazım.
-Düşmüyor demi senin jeton. Ben çağırttım seni. Nasıl diye sorarsan sizin okul hattınada bağlandık. Bilgisayarlarda bir çok program var ses değiştirmek için biliyorsun. Biraz para ödedin mi ses takliti için program bulmak çok kolay.
-Her bokuda biliyorsun afferim. Söyle bakalım neden ben dersten dekan çağırıor diye çıkarıldım?
-Oğlum dekan bizi çağırıyor. Ateş bizi çağırıyo misali. Bu besyonun dekanı ile işimiz var.
-Hayırdır besyoya geçmek için mi çalışıyorsun.?
-Oğlum bak yanlış yerlere dokunuyorsun gene.
-Tamam tamam anlat dinliyorum.
-Dekanın arabasını duymuşsundur yeni aldı.
-Biliyorum ne olmuş ona?
-Ya ne çok şey uğrastırıyorsun sende.Sen gene okul çıkışı gel salon 3 e ben anlatıcam. Biraz gürültülü birşeyler yapacağız  bu sefer.
-İyiki ailem beni burda düzgünce okuyo biliyo. Ben gidiyorum derse el mahkum gelecez mecbur.
-Gelceksin tabi al şu belgleri soran olursa eksik belge dersin sorun cıkmasın..




Kertenkele Kuyruğu(Sesimiz Duyuldu)

-Gir bakalım. Neden çağırmış dekanımız?
-Hocam eksik bilgiler varmış dekanımız kızdı biraz o yüzden.
-Hım geç bakalım.
   Hiç yalan sevmeyen bana söylettiği yalanlarla tarihe adını yazdıracak kabiliyette yegane arkadaşım Kenan yine bana yalan söyletmişti. Tamam beyaz yalanlar filan söylemek kolay da dekanı da işe sokmasa iyi olurdu. Ben içeriye girdiğimde şans eseri dekan da sınıfta olabilirdi değil mi?
   Son zamanlarda mevcut stresim ikiye katlanmıştı. Kenanla SOS çocuk köyüne gittiğimizden beri daha çok plan yapar oldu. Önceden kenanı yurt çatısında bira içerken bulabilirdiniz. Son zamanlarda kenanı bulmanın tek yolu ise kurduğu hattan aramak. Tabi Kenan ne zaman isterse o zaman cevap veriyordu. Her ne kadar planlarında bir çok arkadaşından yardım alsada kafasında netleştirmeden tam olarak ne yapmak istediğini bilen kimse olmazdı. Çok dostu vardı ama yanlız takılıyordu.
   İki saat daha ders işleyemeyeceğimi düşündüğüm sırada dersin iptal edildiğini öğrendim. Akşam buluşma vardı fakat biraz dinlenmem gerekliydi. Odamda uyurken birden telefon çaldı. Arayan Kenandı. Geç kalmıştım buluşmaya. Salon 3 e gittiğimde herkese planını anlatmış, talimatları vermişti. Son bir kaç kişi çıkarken ben  içeriye girdim.
-Gelmeseydiniz beyefendi.
- her hafta bi icat çıkarıyorsun birde laf ediyorsun. Ben sen gibi bütün günü yatarak geçirmiyorum.
-Haklısın iyiki yatıyorumda böyle işler çıkarıyorum. Uyurken ben vahiy geliyo . Bende vahiyde bildirileni aynen yapıyorum. Neyse zaten yoruldum dinlede bitirelim şu olayı.
-Anlat dinliyorum
   Kenan gerçekten bu defa sesini duyurmaya niyetliydi. Sıralama yaparsam bu son işimiz gerçekten çok iddali geliyordu kulağa. Belkide gerçekten son işimiz olacaktı. Tamam o taş bloğa şimşek çarpması da çok sesli birşeydi ama doğal ve olası görmek çok mümkündü.
   Kesin birileri bu işin peşini bırakmayacaktı.Ertesi gün planlar hemen uygulanmaya başlanmıştı. Ders aralarında  etrafıma baktığımda planlardan haberdar biri olarak olanları sezmek hiçte zor değildi. Plan sıralamasının son aşamasını öğleden sonraki derse girerken bir kaç saniyeliğine dışarıyı izlediğim sırada görünce heyecanlanmıştım. Bir tane vinç kapalı yüzme havuzunun yanında havuzun üst kısımlarını onarmak için kancasını uzatmış bekliyordu.
  Ders çıkışı doğru odama gittim. Bu gece son aşamayı tamamlayacaktık. Yarın belkide başımız belaya girecekti. İçimde tedirginlik, heyecan birbirine vurarken bu sese birde yüreğim katılıyordu. İçimden bir ses bu yaptığımız şeyler için kenana güvenmem gerektiğin söylüyordu. Bütün bu his karmaşası içinde zar zor uykuya daldım. Gece vakti çalan saatimle aynı hisleri uyanarak tekrar üzerime yüklemiştim. Tam hazırlanıp kapıdan çıkacaktım ki kapının önünde bir siyah çuval vardı. Üzerinde birde not duruyordu. Not  Kenandan olmalıydı ve öyleydi de. Siyah çuvaldan siyah tişört, siyah eşofman, siyah eldivenler, siyah bere vardı. Ayrıca notun yazdığı üzere eşofmanın cebinde de yangın çıkışına ait bir anahtar vardı. Kenan her ayrıntıyı en ince şekilde düşünmüştü. İz bırakmamak için siyah giysiler ve rahat kaçış için anahtar.
  Yüzme havuzunun binasına yaklaştığımda kenan ve özgür oradaydı. Özgür inşaat fakültesinde okuyordu. Neden orada olduğunu anlamak o yüzden hiç de zor değildi. Babasının inşaatında çoğukez inşaat makinelerini kullandığını defalarca anlatmıştı. Bu vinçi de o kullanmalıydı.
-Bende herkes gelecek sanıyordum.
-Dikkat çekmemek için burada az kişiyiz.
-Anladım. Şu BESYO dekanın arabası değil mi? Buraya nasıl getirdiniz?
-Sende iyice asosyal oldun be koçum. Bu gün yüzme yarışları yokmuydu?
-Kusura bakmada ben gördüğün üzere saçımı kestirecek vakit bulamıyorum ki sosyal olayım. Dekan burda mı bırakmış arabasını?
-Tam olarak öyle denemez. Garibimin arabası bozuldu. Çekicilede yarın gelebiliriz dediler nedense. Ee yeni araba bu adada da tamir edecek düzen daha kurulmadı malum.
-Kendini daha verimli işlerde kullanabilirsin biliyorsun değil mi?
-Ne yapayım internete baktım öyle yazıyor. Yakında hizmet vereceğiz diyor. Ayrıca arabanın kontak problemi varmış. Ne ilginç di mi bu kadar pahalı arabada kontak problemi var. Şahsen benim ilgimi çok çekti. Ben dedim o kadar arabayı durdurmak için vinçe bağlamayın diye...
-Hadi başlayacaksak başlasak diyorum.
-Özgür hadi başlıyoruz kanka.
  Özgür bu koca makinayı bir anda çalıştırmıştı. Çok sesi çıkıyordu ama bu kenanın planı içerisindeydi. Özgür  Arabayı yukarıya kaldırırken havuzun dış kaplaması için yapılan tadilat çevreye zarar vermesin diye gerilen bezin arkasından geçiriyordu. Böylece arabanın yukarıya gittiğini kimse görmeyecekti. Arabanın alarmı çalmaya başladı. Bir süre sonra yurt odalarının ışıkları yandı.Araba tam olarak binanın tepesine vardığında özgür vinçten indi. Köşeyi işaret ederek benden yardım istedi. Yerde bir insan vardı. Beraber onu vinçin kontrol koltuğuna oturttuk. Bu okulun vinç ile ilgilenen görevlisiydi. Özgür bana uyku ilacının etkisinin ortalama geçme süresini sordu. Sonra cevabımla kendini onayladı. Ona göre zamanlamada problem yoktu. Daha sonra hepimiz üzerimizdeki siyah takımları ağaçların arkasına attık. Etraf git gide kalabalıklaşmaya başlamıştı. Sesi duyan herkes zaman içerisinde toplanıyordu. Herkes telefonu elinde olayı görüntülüyor bazıları ise durumu haberdar etmek üzere yönetimi arıyorlardı. Tam o sırada kenan gidip vinçin bırakma tuşuna elindeki siyah eldiven ile bastı. Bir anda büyük bir gürültü ile kocaman araba binanın tepesine oturdu kaldı. Çok kısa bir süre sonra gecenin karanlığında arabanın motorunun sesi yankılanmaya başladı. Araba düşer düşmez çalışır vaziyette takılı kalan kontak kendine gelmişti. Öğrendilerin haber vermesi ile BESYO dekanı çıkıp geldiği sırada  araba binanın çatısından aşağı uçtu. Dekanın bağırışları arasında düşen araba aşağıdaki su topu kalelerinin üzerine düşmüştü. Adeta GOL olmuştu ama kimin içinn ne için? Düşme sırasında vinçteki görevli uyanmıştı. Şaşkınlıkla inip çakılan arabaya baktı.
  Gün iyice ağardığında polisler incelemeye başlamışlardı. Burada pek bu tip büyük olaylar olmadığı için deneyimli polisleri olmayışından dolayı araştırma pek uzun sürmedi. Gün ağardığında tam olarak yüzünü görebildiğim vinç görevlisi geçen sene benim kaldığım yurtta görevli olan Mahmut Abiydi. Kenanı çaresiz kaldığı bir gece yanıma gelmesine izin vermeyerek sokakta bırakmıştı. Kenan şimdi öcünü almış olmalıydı. Polisler onu arabaya tıkarlarken kenan elinde siyah çuval ve içinde bizim giysiler ile yanıma geldi.
-Hadi gidelim.
-Kenan senin aklından zorun var bence
-Sence bu kez ne diyecekler? Allahın taktiri çakıldı araba mı diyecekler?
-İnşallah öyle derler yoksa işin çok zor olacak
   Bütün gecenin verdiği yorgunlukla ilk derside kaçırmayı göze alarak odama gittim ve uyudum. Hiç kalkmak istemiyordum çünkü okulda ne olup ne biteceği muammaydı.




Kertenkele Kuyruğu (Kertenkele Pulunu Buldum)

-Gümaydın Ceng.
Dedi. Gamze cevap vermedim. İlk derse geç kaldığım için tedirgin ve panik olmuştum. Acele bir şekilde sınıfa gitmek  ve eşyalarımı bıraktıktan sonra karnımı doyurmak istiyordum. Aklım karışıktı. Dün milyon dolarlık bir arabanın parçalanmasına neden olmuştum. Esas nedeni bilmiyordum ve merak etmiyordum. Bu ne kadar doğru olabilirdi ki? Amaçsızca çevreme zarar mı veriyodum ben? 
 Kenan tüm bu olayların sebebiydi. O yap dedi mi yapmamak içimden gelmezdi. Onunla tanıstığımdan beri bir çok beladan kurtulmuştum. Fakülte arkasında yolumu kesenlerden, haksız yere dersten kalmama neden olan hocadan ve bunun gibi okkalı bazılarıda sıska bir sürü sıkıntıdan kurtarmıstı beni. Bu bir borç ödemek hesabıydı galiba.
 Sırada sandviçimi beklerken arkamdan gamze geldi. Geldiğini hissettirerek kızgın kızgın suratıma baktı.
-Sana günaydın demiştim.
-Ne zaman duymadım.
-Hep böyle yap zaten bilmezliğe vur. 
-Ya ne zaman günaydın dedin duymadım ki. Duysam cevap veririm.
-Labta dedim ya işte.
-Hadi ya ben seni görmedim bile kusura bakma kafam çok karışıkta şu aralar.
-Hımmm anlatmak istersen dinleyebilirim.
-Yok bu anlatabileceğim birşey değil.
Gamzeyi başımdan savmıştım. Kafamdakilerden dolayı o an kimseyi görmek istemiyordum. Tepsimi alıp masaya oturdum. Bileğine taktığı çantası  ve gözlükleri ile tuğçe girdi içeri. Kıvırcık saçlarını şöyle bir karıştırdıktan sonra gözlüğünü hafif indirip sağı solu aradı ve beni gördü. Yanıma oturdu ve sordu
-Ee ne oldu araba işi hallettiniz mi bari?
-Ne sen nerden biliyorsun?
-Kenan birşey anlatmıyor mu sana? Ne biçim dostsunuz siz?
-Kapa çeneni de yardımcı ol biraz.
-Güzelim geçen dekan arabayı alacağından haberi varmış kenanın. Benden galeride arızalı olduğuna emin olduğu arabanın satılmasını sağlamamı istedi. Bende galerideki çocuk işlemleri yaparken çaktırmadan belgeleri değiştirdim. Dekanada arızalı olanı göndertmiş olduk kısacası.
-Oh be CIA de de parmağınız var mı? İşler sarpa sardığında size hapiste temiz donu getireyim diye benimle takılıyorsunuz değil mi?
-Ya evet tatlım bana dantelli getir.
-İşine gitsene sen.
Tuğçe okula geldiğinden beri havası ile göz dolduran bir kızdı. Ama bu işlerle alakadarlığı bu senenin başına tekabül ediyor. Aslında 4. Sınıfta böyl bir belaya bulaşması şaşırtıcı olsada onu o kadar sevme nedenimide ancak bu kararı ortaya koymuştu benim için. Farkı çılgınlığı seviyordu.
-hadi tatlım ben derse gidiyorum görüşürüz sınıfta. Malum işimiz çok
- ya evet tatlım görüşürüz
Gözlüğünü masadan alıp zarifçe saçları arasına yerleştirdi. Sandalyeden çantasını elinde sürürcesine kalkıp gitti. Giderken cıkardığı topuk sesleri ile kendime geldim. Yanıma gamze oturdu ve ekledi
-ceng neyin var ailesel bir şey mi dersler mi? Çok durgunsun kafanda karışık sanki? Bu kadar boş bakan kimse var mı sende başka ?
-gamze bak güzelim hiçbir sorunum yok sadece yorgun ve yoğunum hepsi bu tamam mı?Beni rahat bıraksan?
Son lokmamı ağzıma hızla tıkıp oradan uzaklaştım. 1. Dersin sonunda okul kafetaryasına indiğimde herkesin televizyona odaklandığını fark ettim. Kendi aralarında bağırış cağırış bir şeyler hakkında tartışıyorlardı. Gürültüden sesini duyamadığım ama  haber alt başlığından anladığım kadarıyla bizden bahsediliyordu televizyonda. Okul televizyonundaki radyo televizyondan arkadaş öğrenci telefonlarından kayıt edilen görüntüler ile olaydan bahsediyordu. Alt başlık’’gol oldu’’ idi.




Kertenkele Kuyruğu (Pul Bizi Buldu)

Akşam olduğunda hiç içim rahat değildi. Tekrar buluşmamız gerektiği haberini aldım. Yurttan çıkıp kütüphaneye giderken içimde bir huzursuzluk vardı. Kendimi spot ışıklar altında yürüyor gibi hissediyordum. Sağıma soluma baktım ama bir türlü kimseyi göremedim. Biraz rahatladım ve yoluma devam ettim. Kenan gene aynı yerinde bizlerle konusuyordu. Bu konu ile ilgili  herhangi bir baskıda ne yapmamız gerektiğini anlattı.zaten defalarca olduğu gibi bir iz söz konusu değildi ama tedbiri elden bırakmamak gerekiyordu. konumsalar bittikten sonra kenanın gelmesini beklerken uzaktan kenanın bir başka iş çevirmesine şahit oldum. Biraz yakınlaşınca elindeki paraları saymaya başlıyordu. Hepsi sterlin den oluşan farklı miktar paralar vardı elinde. sinirle yakasına yapıstım.
-Sen ne ceviriyorsun? Hırsızlığa mı başladın ? yeni maceramız bu mu ? şerefsiz ben sana güvenmiştim?
-Ne oldu ibne yardım ederken iyiydi şimdi mi kötü olduk?
-Hemen o paraların hesabını ver yoksa
-Yoksa ne kimi arayacaksın kime inandıracaksın? Efsane olduk oğlum biz hergün onlarca kişi o şimşeği ben çaktırdım o arabayı ben ucurdum diye arıyor rektörlüğü biliyor musun?
-Sen tam bir serefsizsin kimin paraları bu cevap ver?
-Sakin ol ben sen gibi dingil değilim. Bu paralar sadece okulda olanların görüntülerini satarak kazandığım paralar. Ne var bunda basit bir ticaret. Hatta gizli isimden hesabım bile var .
Uzunca bir yaka silkme yerde yuvarlanma aşamasından sonra kemal ile bilgisayar başına geçtik. Bir online ödeme sitesinden kendine ait hesap ve mailleri gösterdi. Gercekten yerel bir televizyon kanalı yüksek miktar paralar ile anlaşmıştı. O güne kadar ilk defa kenanden şüphelenmiştim. Sonra kendime çok kızdım çünkü o haklıydı ve doğruydu. Zaten Kenan her zaman geniş düşünürdü eğer böyle bir iş yapacak olsaydı bile bunu ben  kesinlikle yakalayamazdım.
Sabah odadan cıkmadan önce dün yapılan haberin tekrarını izledim okul kanalında. Haberde hemen durum cözülmüstü. Taş yağsa yağmur büyüdü yorumu yapacak zihinde olan okul yönetimi durumu söyle acıklamıs’’ vinc istemsiz calıstı ve araba düştü’’. Onlara göre abartılacak hic birsey yoktu. Sadece bir araba. Üst üste gelen bütün bu aksi durumlar bu kadar hafif doğal olaylardı. Bütün olaylardan sonra aradan 1 hafta daha gecmisti. Kemal yine  bizi salon 3 te bir gece vakti topladı.
-arkadaslar yeni plana hazırızdır umarım
Herkes kısık seslerle güldü.
-biliyorum heyecanlanıyorsunuz. Ve hepinizin ne kadar yardımcı olmak için can attığını biliyorum. Sıradaki planımız rektörlük binası.
Kenan ın anlattıkları ile artık kendimi bir masal içinde hissediyordum.ama bu kez o prensesi kapan ejderhaydı ve o ağzından alevler ilahla cıkacaktı.dana önceleri plandan öcne cağırıdı . ama bu kez beni planlardan sonra son gün yani atak günü cağırmıstı. Anlasılan bu kez ben planda geriye atılmıstım . uzundur yaptığım konumsalar kenanı sıkmıs olmalıydı. Sadece uzaktan izleyebilecektim.
Aynı gece Kenanlar  hazırlıkları  son safha ya getirirken ben gözetmenlik yapıyordum. İşlemleri aslında biliyordum kurgulamıştımda kafamda ama net sonuc gözümde belir miyordu. Taki Mehmet elindeki kibriti yakana kadar. Gizlendiğim yere Kenan ve Mehmet geldi. Mehmetin elinde bir kibrit vardı ve çaktı. Havada kücük kıvılcımlar olutsu. Adeta ateşten bir dansöz gecti gözlerimizin önünden. Sonra birden rektörlük yanmaya basladı. Panikle yangın diye bağırdım. Kenan ağzıma yapıtsı. Ve kulağıma ‘’sen tam bi gerizekalısın anladın mı neden bu plana sonradan dahil oldun’’ dedi. Kendimi zor tuttum. Ama içim içime sığmıyor seviniyordum. O uzun kayıt işlemlerini gecirdiğimiz rektörlük ve öğrenci işleri şimdi gözümün önünde kül oluyordu.  Her öğrencinin fantezisi olsa gerek bu. Kenanın başlka bir öcü gibi de duruyordu. Yani her öğrenci gibi.
Büyük bir yangın etrafı sardı. bu kez olayları yakından izlememize gerek yoktu. Kenana güvenmem gerektiğini o gece anladım çünkü ben tam bir çaylaktım. Yanlış bir hareketimde en sevdiğim dostumu ve en sonunda kendimi ele verebilirdim. odamın camından yanan rektörlük binasını izliyordum. elimde bir de çekirdek olsaydı zevk bile alabilirdim.bu büyük yangına bütün şehir toplanmıştı. polis itfaiye ambulans bir çok aracın sireni birbirine karıştı


Kertenkele Kuyruğu(Kuyruktaki Pul Başa Kayıyor)
Telefonumun çalmasıyla yurt penceresinden irkilerek uzaklaştım. Bi an yakalanmışcasına kan beynime sıçramıştı. Panik içerisinde birden telefonu açtım. Arayan gamzeydi
-Alo Ceng, Ceng Ordamısın?
(Bir kaç saniye duraksadıktan sonra)
-Aaalo evet benim. Gamze sen misin?
-Evet Datlum
-Buyur Datlum ne vardı?
-Nasıl ne vardı olanları görmüyor musun?
-Nooldu  ki ne görmem gerekiyordu?
-Rektörlük yanıyor
-Aa hadi ya dur bakayım(pencereden rektörlüğe bakarken). Uyuyordumda görmemişim. harbiden cayır cayır yanıyor bu.
-hadi ya bende direk sirenlere uyanmışsındır demiştim. hani bana hep uykum hafiftir odadaklarin sesine kalkıyorum demiştin ya ondan konuşuruz demiştim.
-yok ya ben yeni kalktım arkadaşlar kartinge gitmişti de.
-hım anladım datlum benim oda arkadasımda gitmişti ama hiç bahsetmedi demekki görmemiş olsa gerek.
-belkide öyledir ya olabilir yani
-doğru tamam o zaman datlum ben fazla tutmayayım da uyu sen hadi iyi geceler.
-iyi gecelerrr
 Neyseki paniklemem boşaymış derken telefonu kapattım tekrar oda telefonu caldı. bu kez mevcut kan basıncım iice artmıştı. bu kez de arayanan kenandı ve yurtta catıya gelmemi söyledi. gittiğimde catıda oturuyor elinde bir kağıt benzeri bir sey tutmus ona bakıp bir de rektörlüğe bakıyordu. rektörlüğün yangını yeni söndürülmüştü ortalık hafif kızıl turuncu tonlarında sönük bir ışıkla aydınlanıyordu. kenanın yanına yaklaşınca elindekinin bir fotoğraf olduğunu farkettim ama o da benim geldiğimi farketmiş olacak ki hemen kaldırdı.
-gel otur yanıma
-hayırdır hüzünlü gibisin senin planındı şimdi pişman mı oldun yoksa?
-ben hiç bir hareketimden bu güne kadar pişman olmadım olmam.
-büyük konuşma istersen. neden cağırdın beni.
-yeni bir planım var ama ne zaman yapmamız gerektiğini tam karar veremedim. çok mu yakın olacak diye düşünüyorum yaptığımız protestolar. birde yakalanma ihtimalimizde artar gibime geliyor. aslında bir sonraki programda problem yok ama sıradaki tam arada kalıyor hafta sonu mu öbür hafta ortası mı yapsak bilemedim. düne kadar herseyin zamanı vardı. telefonuma mesaj gelene kadar.
kenan o gece cok az icmesine rağmen cok sarhoşca konusuyordu. çok sıkıldım ve yanından kalktım en son telefonuna gelen mesajdan bahsediyordu, duymadım. yorgunluk stres ve sucluluk duygusu uyumaya yöneltiyordu beni. sucluluğu yaptığım seylerden dolayı değil kenana yardım edememekten dolayı hissediyordum. özünde cok iyi olan birinin buralara kadar yönelmesinin derin bir sebebi ama olmayanda bir cözümü vardı. olmadığını düsünerek bastan hata yapmıs hissediyordum kendimi.
 sabah odamıza polis ''sorgulanacaksınız'' diyerekten girmişti. yakayı ele verdik sanıyordum ki göstermelik bir sorgulama olduğunu anlayınca rahatladım. raporlar tutmalarına rağmen polisler ifadelere hep aynı seyleri yazıyordu. cünkü hepimizden gördünüz mü diye sorup görmedik cevabını alıyorlardı. yani sorgulamıyorlardı. kıbrısın bu yönünü cok sever olmuştum kenanla tanıstığımdan beri. bazı şeylerin üstünde durmuyorlardı. örtpas etmek de olabilirdi bu. çünkü üniversite bir kac aydır olaylarla gündemdeydi.
sorgulama bittiğinde hepimize yurttan cıkma izni verdiklerinde  ancak öğleden sonraki derslere yetişebilmiştik. neyse ki o gün geç kaldığımız dersler devam zorunluluğuna işlenmeyecekmiş. 
  Okul her zaman ki gibi sıkıcı olmasına karşın o gün kalan dersler çok çabuk geçmişti.Heyecandan dolayı pek dinlemedim sürekli düşündüm desemde yeridir. Son ders biter bitmez dışarıya doğru koşturdum. Kapıdan çıkarken kapıda Gamze beni kolumdan yakaladı.
-Datlum nereye koşturuyorsun.
-Of dudurma acelem var.
-Söylesen olmazdı sanki illaha tersleyeceksin.
-tuvalete yetişmem lazım sıkıştım da.
-Okulda yapsaydın ya datlum hani yurttaki tuvaletler ne kadar temizdir tartışılır.
-Ya işte alıştığın yer başka hadi koştum ben.
-Görüşürüz.
 Gamzenin yanından ayrıldıktan sonra koşarak yurt odama gittim. İnternette girip sorgulanma olayı hakkında yazılanları okudum. Bir çok kişi bu durumdan şikayetçiydi. Özellikle kız öğrenciler odalarında polis botları görmekten çok rahatsız olmuşlardı. İsteseler ayaklanma çıkartacak kadar taraftar vardı bu konuda. Kenanın bu soruşturma işindede bir parmağı vardı. Bunu nasıl yapmıştı hala bilmesemde. Soruşturma yapılan bazı odalarda- ki bu odaların sahipleri ufak çaplı suçlar işlediğini bildiğim kişilerin odalarıydı- araştırma nokta atışına dönmüştü. Kenan bildiği tüm suç unsurlarını polislere bir şekilde anlatmıştı. Fakat sorgulama rutine dönüşsün diye suçu olmayanında odası aranıyordu. Kenan sanırım polis birilerini tanıyordu.
 Gamze benden ayrıldıktan sonra geçici olarak rektörlük yapılan binaya gitmişti. odasının aranmasında rahatsız olduğu için şikayette bulunacaktı. Fakat rektörlük o gün şikayete gelenlerle ağzına kadar doluydu. Herkes bir ağızdan aynı derde yakınıyordu. Bir süre sonra bir görevli yüksekçe bir yere çıkıp kalabalığı susturdu ve konuştu.
-Bu arama ve sorgulamalar sizlerin güvenliği için yapılıyor. Aranızda rektörlüğü yakan birileri var. Giriş çıkışlarda o gün kimse okuldan çıkış yapmadı bu yüzden yüksek ihtimalle bunu yapan öğrenci yurt odasında kalıyor. Suçluyu bulmamız için bunu yapmamız şart.
 Görevli konuştuktan sonra homurdanmalar tekrar başladı. En önde başı siyah üstü pullarla yılanı andıran bir şekil işlenmiş gevşek baş örtüsü bağlı bir bayan sesini yükseltti. Herkes bir anda susup onun konuştuklarına kulak verdi.
- Birisi rektörlüğü yaktı ve o gün kimse çıkmadı diye mi bizim odalarımıza girdiniz. Okulun güvenliği bu konuda ne kadar yeterli ki sadece yol olan yerlerde güvenlik var. Sırf bu yüzden bütün yurtta kalanlar suçlu mu oldu?
 Öndeki bu öğrenci sustuktan sonra kalabalıktan tekrar ses yükseldi. Gamze önde görevliye çemkiren bu bayanı görmek istiyordu fakat kısa sürede gözden kaybetmişti. Tek hatırladığı ise siyah baş örtüsü ve örtünün işlemesi oldu.